ANASAYFA ZİYARETÇİ DEFTERi FOTOGALERİ NOSTALJİ GALERİSİ VİDEOLAR ÜYE BORÇ SORGULAMA İLETİŞİM

HAVA DURUMU

TRABZONISTANBUL

Güncel Döviz Kurları

Sındıran Tarihçesi

MAÇKA SINDIRAN KÖYÜ (MULAGA)’NIN TARİHÇESİ

 
Maçka, henüz 19. Yüzyıl başlarında 150 köyü olduğu bilinen, 2 bin yıldan fazla geçmişi olan bir yerleşim yeridir. Yıllar boyunca Maçka sözcüğü; Maçka, Maçoka, Maçuka gibi değişik biçimlerde söylenmiştir. Bu isimlerin ilk olarak nerede ve kimler tarafından kullanıldığı bilinmemektedir. Ancak yazılı kaynaklar, bu günkü biçimiyle 200 yıldan daha uzun bir süredir kullanıldığını göstermektedir. Maçka adının, ilçenin konumuyla paralel olarak düşünüldüğünde, Kafkasya’dan gelen göçmenler, ya da demir madeni işleten Gürcüler’ce verildiği ve yörede kurulan manastırlarla bağlantılı olduğu sanılmaktadır.

İlk çağ yazılı kaynaklarının bize tuttuğu ışıkla, Maçka’nın yörelerinde, özellikle yüksek yerlerde ve yaylalarda geniş boyutlu bir yerleşme varlığı görebilmekteyiz. Bu kaynakların en ilginç sayılabilecek olanı, M.Ö 400 dolaylarında kardeşine karşı ayaklanan Pers Kiros’un yanında savaşa katılan Ksenophon’un yazdığı Anabasis adlı kitaptır. Savaşta başarısızlığa uğrayan komutanının, Bayburt-Gümüşhane-Trabzon çizgisini izleyip, Maçka yaylalarından geçtiğini kitapta geçen açıklamalardan anlayabiliyoruz.

Maçka yöresinde, yerleşmede önemli rol oynayan; beslenme, savunma ve ulaşım imkanları pek kolay oluşmamıştır. Maçka’nın sınırları içindeki ilk yerleşmelerin, coğrafi açıdan yüksek yaylalarda, konar-göçer niteliğinde olduğu görülmektedir. Özellikle, M.Ö 700 yıllarının çok ötesinde, bugünkü Erzurum-Erzincan bölgesinde yaşamış insanların Karadeniz’e bağlantısını sağlayan bir yayla köprüsü niteliği taşıdığı açıktır. Sürekli tarıma geçilmemesi nedeniyle, Maçka yöresindeki ilk yerleşme yerleri, savunma ve beslenme amacıyla yüksek yerlerde ve yaylalarda oluşmuştur. Dere yataklarının kıyılarında, sürekli yerleşme düzenine geçilmesi çok sonralara dayanmaktadır. Bu durum tarımla ilgili imkanların oluşmasıyla doğru orantılı olarak meydana gelmiştir. Deniz kıyılarındaki yerleşmelerin de, dağlık bölgelerden sağlanan av ürünlerinin miktarıyla paralel olduğu tartışılmaz. Bunun en açık göstergesi, av ürünlerinin bulunmadığı yerlerin uzantısı olan deniz kıyılarında yerleşik hayata geçilemeyişidir. Ancak, Maçka dolaylarında, konar-göçer niteliğinde de olsa, insanların geniş bir kırsal alan kapladıkları görülmektedir.

Maçka yöresi, belirli tarihi dönemlerden geçmiştir yüzyıllar boyu. Maçka, başlangıçtan M.Ö 288 yılına değin gelen sürecin bir kısmını İran egemenliği altında geçirmiş ancak daha sonra bütün Anadolu gibi, İran’ın esaretinden kurtulmuştur. Yönetim değişikliklerinden sonra, Trabzon dolaylarını ve Maçka yöresini de içine alan Pontos Devleti kurulmuştur. Daha sonra 450 yıl sürdükten sonra ikiye ayrılacak olan Roma egemenliği, Maçka yöresine hakim olmuştur. İmparatorluğun ikiye ayrılmasıyla birlikte Maçka, Bizans yönetimi altına girmiştir. Bu yönetim de 1204 yılına kadar sürmüş ancak Bizans’ın haçlıların eline geçmesiyle, bölgede aynı yıl “Pontos Rum İmparatorluğu” kurulmuştur. Maçka artık, yalnızca manastırları, keteni, yağı, peyniri, balıyla değil; konumu ve siyasal değeriyle de odak noktası halini almıştır.

Manastırlar, Maçka’yla özdeşleşmiş kurumlardır. Bu yöredeki manastırların hepsi, 12.yüzyıldan sonra kurulmaya başlanmıştır. Manastırların temel görevi, eğitim-öğretim boşluğunu doldurmak idi. Maçka manastırları, yapı biçimi, işçilik, iç süsleme, donatım bakımından Bizans etkisinden uzaktır ve Kafkas yapı özelliği taşır. Manastırlar, din bilgileri dışında sanata özellikle de resme büyük önem veren kurumlardı. Maçka sınırları içerisinde bulunan manastırlar; Vazelon (Yahya Manastırı), Kızlar Manastırı, Kuştul Manastırı ve Meryemana Manastırı’dır. Hepsi, taşıdıkları tarihsel ve sanatsal değerler bakımından Maçka’nın özel bir yöre haline gelmesine katkıda bulunmuşlardır. Özellikle, Maçka’nın 17km. güneyinde sarp bir kayanın üzerine oturtulmuş olan Meryemana Manastırı, en eski eserlere sahip olması sebebiyle çok büyük bir değer taşımaktadır. Ayrıca, Meryemana’nın gerçek değeri, günlük yaşayış ölçüleri içinde inançları ne olursa olsun, bütün insanları bir araya toplamasında, herkese kucak açmasındadır. Maçka yöresinde bulunan Meryemana, aşağı yukarı bütün dinlerce (Musevilik hariç) kutsal sayılan bir yerdir. Onun ününün hızla kısa bir zamanda yayılması da, bütün acı çekenlere dara düşenlere kucak açmasındadır.

Maçka köylerinde, özellikle güney ile güneydoğu yörelerindeki köylerde pek çok  kilise mevcuttur. Bunların önemli bir bölümü Ortaçağ’dan kalmadır. Kiliselere bağlı papaz okulları, eğitim-öğretim kurumları vardı. Şu bir gerçekki, Maçka’da manastırlar ve kiliseler önemli işlevlere sahiptir. İki kurum da, sanatın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ayrıca 1840’dan sonra Maçka’daki bu kurumlar siyasal amaçlarla da kullanılmıştır.    

Kervan yoluna yakın bir yerleşme: Mulaga (Mulagai Zır)

Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u alarak Rum Pontus Devleti’ne son vermesinin ardından, bölgede yaşayan Rumlar, bölgeyi terk etmedi. Fethedilen her yerde olduğu gibi, Trabzon’a da, Türkler yerleştirilmeye başlandı. Bölgeye yerleşen Türkler, Rum nüfusu rahatsız etmeden, yeni yerleşim alanları açılarak iskan edildi.
Erzurum ana ulaşım yoluna yakınlığı sebebiyle, Mulaga’ya gelen ailelerin, sahil kesiminden değil de, daha çok Erzurum tarafından, doğu seferleri dönüşlerinde köye yerleştikleri dile getirilmektedir.

Aile büyüklerinin, sülalelerin tarihçesine ilişkin anlattıklarından, büyük dedelerin isimleri belirlenebilen geçmişinin 18. yüzyıla uzandığı anlaşılmaktadır. Mulaga’nın ilk sahipleri, yöredeki birçok yerleşmede olduğu gibi Rumlardı.

Kurtuluş Savaşı sonundaki nüfus değişimine kadar Rumlarla Türklerin birlikte yaşadığı mulaga’da iki halk arasında iyi ilişkiler vardı. Merkezi Mulaga’ta genelde Türkler yaşar aşağı mahallesi olan sanaya  Harmancık kesimi olan vadinin alt kısmında Rumlar, çoğunlukta yaşamaktaydı. Köyde çocukluğu geçmiş olan Rumlar, 1970’li yıllara kadar, Yunanistan’dan köye gelerek, Türkçe Rumca karışık sohbet ettikleri, eski evlerini ve tarlalarını ziyaret ettikleri bilinmektedir.

1915’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya’dan Anadolu’ya giren Rus ordusu 1916’da bölgeyi işgal etmiş, Maçka ile birlikte Mulaga da iki yıl kadar düşman işgalinde kalmıştır. Türk kuvvetlerinin geri çekilmesi üzerine, bölge halkı batıya kaçmış, Mulagalılar, işgal boyunca Tokat ve Amasya civarında muhacir olarak yaşamak zorunda kalmıştır. Bir kısım Türk çetecileri ise, yüksek kesimlerde Rus birliklerine direnmiştir.

Ruslar, 1917 Bolşevik Devriminin ardından işgal ettiği topraklarımızdan geri çekildi. Ancak, 30 Ekim 1918’te imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı ülkesi, müttefik devletler tarafından parçalanmak istendi. Birçok zararlı cemiyet, Anadolu’nun çeşitli kesimlerinde harekete geçti. Pontus Devleti kurma girişimleriyle örgütlenerek silaha başvuran Rum çetelerle, Türkler arasında çatışmalar meydana geldi.

Mulaga ve çevresinde meydana gelen çatışma ve karşılıklı şiddet eylemleri halk arasında hala anlatılmaktadır. Santalı Rum çetelerine karşı Köyümüz halkından o dönemim süvari birlik asgari olan Gazi Süvari Osman Salih oğlu (ÖZTÜRK) Köyümüzün o dönem yaşlıları harmancık dere boyunda çete savaşına karışmışlar Halaf bölgesinden dere köprülerine savunma mücadelesi verilmiş halan köyümüzün yüksek bölgelerinde Rumlara karşı savaş mevzileri ve cephane kalıntıları bulunmaktadır.

Hacı Gazi Suvari Osman SALİH OĞLU(ÖZTÜRK) kimdir.

1919 Yıllarında Asker Bu günkü şekliyle Subay Savaşlarda öncü birlik olarak çok savaşlara katılmış savaş esnasında bacağından vurulmuş gazi ünvanını almış Evli çocuğu yok Ahmet oğlu sanaya camii yanı kabristanlığınta ölmeden önce kabrini hazırlatmış sanaya camii yapımının önderliğini üslenmiş bu günkü caminin varlığını ona borçluyuz Sülalesi zobilli oğullarından maçkamızın kuruluşundan sonra Bölgede ilk fırını açan bakkal işletmeciliğini yaban ilk Maçka’ya gazede ve sinema yı aşılayan tarihi bir çınar.

Düşman işgalini, göçleri, yokluğu ve zulmü yaşayan Mulaga halkı, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde zafere ulaşan Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’yle yeni bir döneme adım attı. Cumhuriyet ilkelerinin hayata geçirilmesi için özveriyle çalışan Sındıran Köyü halkı, bölgenin çetin doğa koşullarına ve ekonomik zorluklara göğüs gererek yaşam mücadelesini sürdürdü. Köyümüz iki mahalleden oluşuyor Giriş harmancık Sanaya mahallesi bölgesinde, Yaylalara doğru çıkarken Mulaga mahallesine rastlanılır.

 

Bu sayfa 9552 defa görüntülenmiştir.

GÜNCEL HABERLER

ANKET

Dernek Yönetimi Sizce Başarılımı ?



Tüm Anketler

TRABZON MAÇKA SINDIRAN KÖYÜ KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ

 Kazım Karabekir Mahallesi 1016 Sk. No:7 ESENLER / İSTANBUL

Tel: (0212) 645 02 52

[ Tasarım & Editör : İlhan ÖZTÜRK ]
Yönetim